29 Aralık 2013 Pazar

2013 Yılı Değerlendirmesi




2013 yılını bitirip 2014 yılına girmeye yaklaşıyoruz.Yani koca bir 365 gün 6 saati daha devirmeye az kaldı.Bu 1 yıl içerisinde acı-tatlı bir çok olay gelmiştir başımıza.Umarım ki yeni senede bütün her şey istediğiniz gibi gönlünüzce geçer.

Bu yazımda  kendim ve blogum için 2013 yılının değerlendirmesini yapmak istiyorum.Önce kişisel olarak bakacak olursak;

2013 yılı 1 Ocak itibariyle enerji sektöründe faaliyet gösteren kurumsal bir firmada İdari İşler Sorumlusu olarak görev yapmaktaydım.Ekim 2011 yılında başladığım bu görevden 2013 yılı içerisinde Mart ayında ayrıldım.İşimden ayrılmanın sebeplerinden birisi İnsan Kaynakları alanına geçiş yapmak isteğimdi.Bunun için çeşitli eğitimlere katılarak İnsan Kaynakları alanında kendimi geliştirmeye çalıştım.Mayıs ayından itibaren hedefime ulaştım ve beton sektöründe faaliyet gösteren yine kurumsal olan yeni şirketimde İnsan Kaynakları Uzmanı olarak görevime başladım.Kişisel olarak hedeflediğim yerdeyim.2013 yılı biterken İnsan Kaynakları alanını bir parçası olmak beni mutlu ediyor.Bundan sonraki amacım İnsan Kaynakları adına olabildiğince kendimi geliştirmek olacak.

2013 yılını birde blog açısından değerlendirmek istiyorum:

Her şey İnsan Kaynakları bloglarını takip etmemle başladı.Blog yazarlarının teşvik edici yazılarını okuyarak İnsan Kaynakları blog dünyasının içinde yer almaya karar verdim ve 7 Mart 2013 tarihindeki ilk yazımdan bu tarihe kadar Hrikdunyasi adı altında yazılarımı paylaşmaya devam ediyorum. Bu yazımla birlikte 29 yazım blogumda yer almış olacak. Önümüzdeki yıl içerisinde yazılarımı çoğaltmayı planlıyorum.

Hrikdunyasi için önemli bir gelişme de Twitter’da yer almaya başlamasıdır.Twitter kullanıcıları twitter.com/hrikdunyasi adresinden Hrik Dünyasının  Twitter sayfasına ulaşabileceklerdir. Burada İnsan Kaynakları profesyonellerinin yazılarına ve paylaşımlarına, İnsan Kaynakları ile alakalı gelişmelere, haberlere ve Twitter’da yer alan iş ilanlarına ulaşabilirsiniz. İnsan Kaynakları Dünyasındaki gelişmeleri takip etmek için hrikdunyasi’ni takip ediniz.

Hrikdunyasi olarak önümüzdeki yıl değişikliklerle karşınızda olmaya devam edeceğiz.

Her şeyin başı sağlık diyerek sağlıklı, huzurlu, mutlu ve de başarılı bir yıl diliyorum. İşe aldığınız kişilerin çok işten göndermek zorunda kaldığınız kişilerin az olması dileğiyle mutlu yıllar

2014 yılının gönlünüzce geçmesi dileğiyle. Yeni yılınız kutlu olsun.


Güle Güle 2013 Hoş Geldin 2014 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Günaydın Ey Dostlar


Günaydın o gül yüzlü sevdiğime,
Günaydın yeryüzünü aydınlatan yeni güne,
Günaydın gün görmek için bekleyene,
Günaydın,günaydın,günaydın

Günaydın benim derdime derman dostlarıma,
Günaydın dert ortağım komşularıma,
Günaydın yardan uzak sevgiliye,
Günaydın,günaydın,günaydın

Günaydın güle hasret bülbüle,
Günaydın bülbülün aşkı güle,
Ey dostlar,
Uyandığınızda öyle bir günaydın deyin ki,
Yazıklar olsun,
Ömründe bir kez günaydın demenden ölene

NAZIM HİKMET RAN

Sizlere Nazım Hikmet’in bir şiiriyle yeni başlayan  gününüz aydın olsun demek istiyorum.Büyük usta ne güzel yazmış değil mi ?

Günaydın ey dostlar !

Her sabah dilimizden ilk o sözcük dökülür. Tek kelime olsa da çok anlam barındırır içerisinde. Günün aydın olsun diyerek iyi dileklerimizi iletiriz karşımızdaki kişilere. Eşimize dostumuza iş arkadaşımıza hatta tanımadığımız insanlara bile günaydın diyerek güne başlarız. Böylece karşınızdaki kişiye önem verdiğinizi göstermiş oluruz.

Kendi adıma her sabah işe başlarken iş arkadaşlarıma ‘’günaydın’’ ,akşam çıkışlarda ise ‘’iyi akşamlar ‘’ demeye çaba sarf ediyorum.

Şimdi bu günaydın sevdası nereden çıktı diyebilirsiniz. Başımdan geçen bir olay ‘’Günaydın ‘’ kelimesinin ne kadar etkili olduğunu gösterdi.

Eski şirketimde iken binanın asma katında idi çalışma yerimiz.Alt katımızda ise aynı holdinge bağlı farklı bir şirketin çalışanları vardı ve mutfak  asma katta olduğu için bizim kata gelirlerdi.Oradan ayrılıp çalışanlarla vedalaşırken bir çalışma arkadaşımın söylediği sözler bana ‘’Günaydın’’ kelimesinin oldukça önemli olduğunu gösterdi.

Sabahları asma kata çıktığı zaman ‘’Günaydın ‘’ derdi ancak benden başka kimseden ses çıkmazdı.Bir tek ben Günaydın diye cevaplardım. Çok fazla muhabbetimiz olmamasına rağmen vedalaşırken bana ‘’Demek ki bundan sonra bana  ’Günaydın ’ diyen kimse olmayacak’’ dedi.O zaman anladım işte ne kadar önemli bir kelime olduğunu.

Tek kelime bazen çok şeyi değiştiriyor.Bu tek kelime ile insanların kalbini kazanmak mümkün.Bu kelimeyi sadece iş arkadaşlarımıza değil herkese karşı kullanmalıyız.Tanıyalım tanımayalım önemli değil.

Özellikle büyük şehirlerde insanlar komşularını tanımazken hiç değilse sabahları karşılaştıklarında ‘’Günaydın’’ diyerek tanışmanın adımları atmış olurlar.Yeni arkadaşlıklar yeni dostluklar belki de yeni aşklar tek bir günaydınla  ortaya çıkacaktır.


Gününüz aydın olması dileğiyle ….. 

28 Kasım 2013 Perşembe

Tatile götüren patron mu duvara isim yazarak işe son veren patron mu ?



İnsan Kaynaklarının  en iyi taraflarından birisi insanlara iş imkanı sağlamaktır.İşe yeni giren insanların gözlerindeki heyecanı görmek,onların mutluluğunu görmek İnsan Kaynakları çalışanlarını her zaman mutlu etmiştir.İşe yeni giren kişilerin evraklarını teslim edip o heyecanlarını ortak olmak beni  de her zaman mutlu etmiştir ve ‘’İyi ki bu mesleği yapıyorum ‘’dedirten zamanlarda olmuştur.Bu bizim mesleğimizin güzel taraflarından bir tanesidir.

Birde mesleğimizin diğer boyutu var. O da herhangi bir çalışanın işine son vermek maalesef.İşe girenlerin heyecanına ortak olmak ne kadar güzelse işten ayrılanların –özellikle kendi isteği dışında-  üzüntüsüne şahit olmak da  bir o kadar kötü bir durumdur.Belki bunun kararını biz vermiyoruz sadece kararı uyguluyoruz ancak ne olursa olsun insanların işini kaybetmesi bizleri de etkiler.

İşin en kötü taraflarından birisi de işten çıkarma kararının personele tebliğ edilmesidir.Bu tebliğin olabildiğince sakin ve karşı tarafı üzmeyecek şekilde yapılması gerekir.Zaten bu kararı duyan kişiler olabildiğince üzülecek  hiç değilse onların moralini daha çok bozmayacak şekilde bildirilmesi gerekir.

Bu konuyla alakalı olumsuz bir örnek son günlerde ülke gündemine gelmektedir.Büyük ihtimal sizlerde bu haberi çoktan duymuşsunuzdur.Bir insanın işine son verildiğini duvara iliştirilmiş bir kağıttan aldığında neler hissedebileceğini tahmin edemiyorum.



Bu olay nerede mi yaşandı ?

Bu olay televizyoncu Acun Ilıcalı'nın Tv 8’i satın alması sonrasında gerçekleşti.Duvarda bir kağıt parçası asılmış.Orada isimler yazılı ve bu kağıtta yazan isimlerin işlerine son verilmiş.Merak içinde kağıda bakıyorsunuz ve işinize son verildiğinizi oradan öğreniyorsunuz.Ne kadar acı bir durumdur.

İş adamlarının veya yöneticilerin kendi ekibiyle çalışmak istemesi oldukça normal.Herkes yanında güvenebileceği bir çalışan ister ve ekibini buna göre kurar.İş yaşamı için normal karşılanabilir ancak bunu yaparken de işine son verilen kişilerin durumları da düşünülmelidir.

Bizleri en çok şaşırtan durum ise her fırsatta zor bir yaşam sürdüğünü söyleyen Acun Ilıcalı’nın bu şekilde davranmış olmasıdır.

Acun Ilıcalı yıllar öncesinde televizyonda yayınlanan Televole isimli programda ‘’Acun Firarda ‘’ köşesinde turistik yerleri gezerek tanınmaya başladı.Daha sonrasında yapımcılığa soyundu ve çeşitli yarışma programlarıyla çeşitli kanallarda yer aldı.’’Survivor’’,’’Yetenek Sizsiniz’’ ve ‘’O Ses Türkiye’’ programları ile reyting listelerinde üst sıralarda yer aldı.Şimdi ise TV 8’i satın alarak ülke gündeminde yer buldu.

Acun Ilıcalı daha öncesinde çalışanlarıyla alakalı tam tersi bir şekilde ülke gündemine gelmişti.Acun Medya ekibinde yer alan çalışanlarını aileleriyle birlikte Çeşme’de 1 hafta boyunca tatile götürmüştü.Bunu daha önce ünlü talk-showcu Oprah Winfrey gerçekleştirmişti.Ülkemizde ise Acun Ilıcalı tüm ekibini toplayarak tatile götürmüştü.


Şimdi her iki olayı yan yana koyduğunuz zaman insan gerçekten şaşırıyor.Kendi ekibime sahip çıkarım onlardan başkası beni ilgilendirmez anlayışı mı hakim bilemiyorum.Ancak çalışanlarını tatile götürmesi ne kadar olumlu bir davranış ise yeni aldığı kanalda işine son verilenlerin isimlerinin duvara yazılmış olması da bir o kadar kötü bir durumdur.

Acun Ilıcalının bu davranışları İnsan Kaynakları adına bir yandan iyi bir örnek olurken diğer yandan kötü bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Kıdem Tazminatı Muamması

Çalışma hayatı adına gündemi en çok meşgule den konulardan birisi Kıdem Tazminatında yapılması düşünülen değişikliklerdir. Bu değişiklikler  özel sektörde çalışan bütün çalışanları ilgilendirmektedir.


Kıdem Tazminatı nedir ?

Kıdem Tazminatı çalışma ilişkisinin maddede belirtilen hallerden birine bağlı olarak sona ermesi halinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren işten ayrıldığı tarihe kadar geçen her tam yıl için işverence kendisine ödenmesi gereken 30 günlük ücret tutarındaki tazminattır

Kıdem Tazminatı,işçinin iş yeri ile geçerli olan iş sözleşmesinin fesih edilmesi halinde iş veren tarafından İş Kanunu gereğince işçiye vermiş olduğu bir tazminat şeklidir.İstifa eden çalışan kıdem tazminatından yararlanamamaktadır.

Kapalı kapılar ardında işçi sendikaları ve işverenler arasında görüşmeler sürmektedir. Yazının başında da söylediğim gibi bu konu özel sektörde çalışan herkesi ilgilendiriyor fakat bu değişiklikler hakkında kimsenin kafasında net bir bilgi yok. Kıdem Tazminatı konusu uzun zamandır gündemde olan bir konu ancak üzerinde uzlaşıya bir türlü varılamıyor.Kıdem Tazminatı değişiklikleriyle alakalı her gün gazetelerde haber çıkıyor  ancak ortada net bir görüntü yok şimdilik.Ne gibi düzenlemeler yapılacak hangi değişiklikler  getirilecek ? Böyle olunca da ister istemez yanlış bilgiler gündeme gelebiliyor.

Bunlardan birisi Kıdem Tazminatının kaldırılacağı yönünde.Takip edebildiğim kadarıyla kıdem tazminatının kaldırılması gibi bir durum söz konusu değil ancak kıdem tazminatı alma konusunda bir takım değişiklikler yapılacak.İşe yeni girecek olan çalışanlar için ise Kıdem Tazminatı Fonu oluşturulacak.

Şu anki duruma göre 15 yıl sigortalı çalışmış ve 3600 prim gününü doldurmuş olan kişiler kıdem tazminatını almaya hak kazanıyor. Tabi bu şartı taşıyan her çalışan alacak diye bir durum da yok.Yeni düzenlemeyle birlikte yine 15 yıl sigortalı çalışan bir kişi kıdem tazminatına hak kazanıyor ancak tazminatın hepsini alamayabilir.Tazminatın alınması belli şartlara bağlanıyor.

Gazetelerde çıkan haberlere göre bu değişiklikler çalışma hayatına devam eden kişileri çok fazla etkilemiyor zira kazanılmış haklara dokunulmayacağı belirtiliyor.Bu değişikliklerle işe yeni başlayan çalışanlar için Kıdem Tazminatı Fonu oluşturulacak.Ancak eski çalışanlara da tercih hakkı getirilmesi düşünülüyor.Ya eski düzende devam edecekler ya da yeni sisteme geçiş yapacaklar

Bu değişikliklere neden olarak bir çok kişinin hak ettiği Kıdem Tazminatını alamaması gösteriliyor.Gerçekten bir çok kişi bu hakkını alamıyor ancak eğer bu mağduriyet giderilmek isteniyorsa şirketler üzerinde denetimler arttırılmalı ve ödenmemiş kıdem tazminatların ödenmesine yönelik çalışmalar yapılmalı.Yapılması düşünülen değişikliklerle geçmişte hak edilmiş ancak alınamamış tazminatların ödeneceği garantisi verilmiyor.
İllaki bazı düzenlemeler yapılmak isteniyorsa bu değişikliklerinde çalışanlara anlaşılır şekilde anlatılması gerekir ki kimsenin kafasında soru işareti kalmasın.Şu an her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.

Yapılacak değişikliklerin üzerinde önemle durulması gerekli çünkü oldukça önemli bir konu ve milyonlarca kişiyi ilgilendiren bir konu.Geçmişte  hükümet tarafından değişik konularda getirilen bir çok düzenlemenin yap-boz tahtasına döndüğü düşünüldüğünde ileride çok fazla sıkıntı yaşanmaması için bugünden tedbirlerin alınması gerekiyor.Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz aylarda Memur sendikalarıyla hükümet arasında görüşmeler gerçekleştirilmiş ve bu görüşmeler sonucunda memurların maaşları konusunda hak kayıplarına uğradığı ortaya çıkmıştı.Bu durumun bir daha yaşanmaması için bu konuya önem verilmesi gerekmektedir.


İnsan Kaynakları çalışanları olarak bizlerin ise  çok daha dikkatli bir şekilde  takip etmemiz gerekiyor.Hem bizlerin çalışma hayatını etkilediği için hem de şirketlerimizde çalışan personelin çalışma hayatını etkilediği için daha çok önem vermeliyiz ve yakından takip etmeliyiz.


10 Kasım 2013 Pazar

10 Kasım -Anıyoruz ve Arıyoruz






Günlerden 10 Kasım.Bundan 75 yıl önce ülkemizin kurucusu büyük lider Mustafa Kemal Atatürk güzel ülkemiz Türkiyeyi bizlere emanet ederek bu dünyadan göçüp gitti.Türkiyeyi düşman işgalinden kurtaran bizlere Cumhuriyet armağan eden Türkiye Cumhuriyetinde (T.C) bağımsız bir şekilde yaşamamızı sağlayan Mustafa Kemal ATATÜRK'ün vefatının 75.yılında onu saygı,rahmet ve şükranla anıyorum.Onu hem anıyoruz hem çok arıyoruz



Mustafa Kemal ATATÜRK'ün değerini günümüzde çok daha iyi anlıyoruz.Yıllar öncesinden bize bu günleri göstermiş.İhanet içinde olan insanlar ATATÜRK'e hakaret etmek için birbirleriyle yarışırken bizler onun bıraktığı esere yani Türkiye Cumhuriyetine ve ATATÜRK'e daha çok sahip çıkacağız çünkü biz ATATÜRK gençleriyiz




75 yıl boyunca nice liderler geldi geçti.Önceki liderlerin adı sanı bugün anılmıyor gelecekte de bugünün liderlerinin adı sanı duyulmayacak ancak Mustafa Kemal ATATÜRK daima gönlümüzde kalbimizde aklımızda yaşayacak.Işıklar içinde yat Atam



6 Kasım 2013 Çarşamba

Baylı Bayanlı kongre yapıyorlar(MIŞ)


       İnsan Kaynakları sektörünün en prestijli kongrelerinden bir tanesi bu hafta içinde düzenlen(MİŞ).PERYÖN’ün son 20 yıldır düzenlemiş olduğu İnsan Yönetimi Kongresinin 21.si gerçekleştiril(MİŞ).İnsan Kaynakları Profesyonelleri bu kongreye akın et(MİŞ).Üstelik bu organizasyon Lütfi Kırdar Kongre Salonunday(MIŞ).Yerli ve yabancı olmak üzere 23 İK Profesyoneli çeşitli başlıklarda deneyimlerini aktar(MIŞ)
    
      Neden MIŞ’lı yazdın diye merak eden olursa ben orada olamadığım için ‘’miş’’li geçmiş zaman kullandım.Bu yazdıklarını nereden biliyorsun derseniz ben twitter’dan kongreyi takip eden blog yazarlarının yalancısıyım.Zira kongreyi attıkları tweet’ler sayesinde takip etmiş oldum.
      
      Artık önümüzdeki maçlara (yok o futbolcuların sözüydü) önümüzdeki kongrelere bakacağız.Elbet biz de orada oluruz J

      Atılan tweetlerden anladığım kadarıyla oldukça eğlenceli ve kaliteli bir kongre yaşan(MIŞ).(Yine mış’lı bir cümle )

       Kongre ile alakalı detayları ve yorumları İK blog yazarlarının sayfalarında bulabileceksiniz.Kendilerinin yorumlarını merakla bekliyor olacağız.Şimdi harıl harıl yazılarını hazırlıyorlardır.


        İK Blogu demişken bir kez daha tebriklerimizi iletmeden geçmeyelim :

        Bu sene ilki gerçekleştirilen İK Blog yarışmasının galibi takip etmeye başladığım ilk bloglardan olan  Çağın İnsan Kaynakları (aydancag.com) ve  blogun  sahibi Sayın Aydan Çağ olmuştur.Birbirinden değerli  ve kaliteli bloglar ile yazarlarının mücadele ettiği yarışmada zirvede yer almıştır.Kendisini bu başarısından dolayı tebrik ediyorum, başarılarının ve yazılarının  devamını diliyorum.

2 Kasım 2013 Cumartesi

İstanbul’un Ulaşım Şartları ve İşe Alıma Etkisi

             
İş ilanlarında ilk sırayı İstanbul alır ve İstanbul için çıkan iş ilanları genellikle Avrupa ve Asya diye ikiye ayrılır. Bu iki yer için kendi başına bir şehirmişçesine ilanlar verilir.

Şirketler özellikle kendi kıtalarında yer alan çalışanları tercih ediyorlar. Avrupa kıtasında bulunan şirketler ilanlarında ‘’Tercihen Avrupa kıtasında ikamet etmek’’ şartını koymakta Asya kıtasında bulunan şirketler ise kendi kıtalarında ikamet eden çalışanları tercih etmektedir. İstanbul’un trafiği, kalabalığı göz önüne alındığında bu tercih doğru gözükmektedir ancak çalışanlar bu ulaşım şartlarını kabul ediyorsa diğer kıtalardan da gelen başvurular dikkate alınabilir. Tabi çok uzak olmayan yerlerde ikamet eden kişilerin başvuruları dikkate alınabilir.

İlanlarda Asya veya Avrupa kıtasında ikamet etme şartı koyuluyor ancak farklı kıtalardaki bazı yerler aynı kıtada yer alan yerlerden daha yakın olabiliyor. Mesela Asya kıtasında yer alan Üsküdar’da faaliyet gösteren bir şirkete ulaşım Beşiktaş’tan mı daha kolay olur yoksa Kartal, Pendik taraflarından mı daha kolay olur? Beşiktaş’tan 10 dakikada Üsküdar’a geçebilirken Kartal, Pendik taraflarından daha uzun süreler sonrasında iş yerinize ulaşabilirsiniz. Aynı durum Avrupa kıtası içinde geçerli.( Bu durum birazda hava şartlarına bağlı tabi ki) Onun için başvurularda başvuran kişinin hangi kıtada olduğundan çok hangi ilçede olduğunun önemli olduğunu düşünüyorum

Bazen İstanbul’a komşu olan şehirler bile İstanbul’un ilçelerinden daha avantajlı olabiliyor. Tekirdağ’da Çorluda oturan kişi ya da Kocaeli’de veya Gebze’de oturan kişi İstanbul içinde oturan kişiden daha kolay şekilde İstanbul sınırları içerisindeki iş yerine ulaşabiliyor. Bu durumda sadece İstanbul yerine bulunulan bölgeye göre çevre illerde ikamet yeri olarak ilana koyulabilir.

Peki, şirketler ilanlarında neden böyle ayrıma gitme ihtiyacı duyuyor?

1-Zaman Kaybı: Trafiğin büyük bir sorun olduğu İstanbulda çalışanlar vakitlerinin önemli bir kısmını yollarda geçirmektedir. En yakın örnek olarak kendimi gösterebilirim. Evim ve iş yerim farklı kıtalarda olduğu için sabah erken çıkmak zorunda kalıyorum ve gidiş-dönüş sürem 3 saati bulmaktadır

2-Maliyet: Birde ulaşımın maliyet kısmı var. Şirketler ulaşım konusunda ya yol yardımında bulunuyorlar ya da özel servis şirketleriyle anlaşıp servis hizmeti satın alarak çalışanların ulaşım sorununu çözmeye çalışıyorlar. Her iki çözüm de şirketler için ekstra maliyet anlamına gelmektedir.

3-Çalışanın işi bırakması: Yolun uzaklığına dayanamayan çalışanlar belli bir süre sonra işten ayrılmak zorunda kalabiliyorlar. Bu durumda şirket için yeni eleman alınmasına ve işlerin bir süre aksamasına sebep olabilir.

4-Çalışandan verim alamama: Uzun süren yoldan sonra çalışanlar ister istemez yoruluyorlar. Dolayısıyla bu yorgunluk işlerine yansıyor ve çalışanlardan istenilen verim alınamıyor. Çalışanları performansı olumsuz yönde etkileniyor.


İş yerinin eve uzak oluşu çalışanların performansını düşürdüğü gibi şirketler içinde maliyet oluşturabiliyor.Şirketler bu durumu göz önüne alarak adayların ikamet ettikleri yere göre seçim yapabiliyorlar.Ancak şirketler de kıta ayırt etmeden farklı kıtalarda yer alan ancak bulunduğu yere yakın olan yerlerde oturan adayları da dikkate alabilirler.

29 Ekim 2013 Salı

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun


Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90.yılı kutlu olsun.Bu ülkeyi bizlere emanet eden başta büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere bu uğurda canını vermiş olan bütün şehitlerimizi HR-İK Dünyası olarak anıyorum.



Bu ülke kolay şartlarda kurulmadı.Cumhuriyetimiz kurulurken oldukça zor şartlardan geçti ve 90.Yılına kadar ulaştı.Bundan sonra nice yıllar diliyorum.Bizler Atatürk'ün emanetlerine daima sahip çıkmaya devam edeceğiz.


HR-İK Dünyası olarak nice yıllar dileyerek Cumhuriyet Bayramımızı kutluyorum.

Ne Mutlu Türküm Diyene


12 Ekim 2013 Cumartesi

Kolaysa Seçim Yap Şimdi


           İnsan Kaynakları sektörü adına en prestijli organizasyonlarından olan PERYÖN Kongresi yaklaştıkça İnsan Kaynakları çalışanları arasında heyecan üst düzeye çıkıyor.Bütün İK çalışanları her yıl bu organizasyonu bekliyor.Her yıl farklı konular ve farklı konuşmacılarla düzenlenen bu organizasyonda bir ilk yaşanacak


           Son günlerde İK blog yazarların çoğu sayfalarında büyük bir heyecanla  aynı haberi paylaşmaktalar.Çünkü bu haber İK alanında blog yazan kişiler için oldukça önemli .PERYÖN Kongresinde bu sene ilk kez en iyi İK blogları ve blog yazarları seçilecek.Bu durum İK blogları açısından oldukça önemli.Bu sayede hem blog sayıları artacak hem de mevcut blogların kalitesi artacak. Yazarlar arasında tatlı bir yarış başlayacak ve herkes bu ödülleri kazanabilmek için var gücüyle çalışacak.Böylece blog yazarları arasında hoş bir çekişme yaşanacaktır.Hatta bu tatlı yarış başlamış bulunmaktadır.Ve 5 Kasım’a kadar devam edecek.İlk 3’e  giren adaylar ödül sahibi olacak.Adayların Facebook sayfalarında ve kendi bloglarında yarışmayla alakalı reklamlarını görüyorsunuz.Sıkı bir yarış olacağa benziyor.

           Bu ödülü kazanan blog sayfası ve yazarı, prestijli bir ödüle sahip olacak ve bu sayede adını duyurmuş olmanın yanında kariyeri açısından oldukça önemli bir adım atmış olacak.

           Bu ödüller için aday olma süresi 6 Ekim itibariyle sona erdi.’’HR-İK Dünyası’’ olarak bu prestijli yarışmada yerimizi aldık demek isterdim ama şartları sağlayamadığımız için bu senelik ödülümüzü bizim yerimize başkası alsın J

            Şaka bir yana bu ödülü alacağına inandığım çok sayıda blog sayfası ve yazarı bulunmaktadır.Özellikle ilgiyle takip ettiğim birkaç isim arasında bu ödülleri alan çıkacaktır.Bu yarışmada yarışan adaylara baktığınız zaman oy verecek kişileri zorlu bir tercih bekliyor olacak.Zira yarışan bütün adaylar birbirinden kaliteli bloglara sahipler.Kendi adıma oy verirken seçim yapmakta zorlanacağım

             Hem iş hayatında yer almak hem de blog yazmak oldukça zor.Üstelik  hiç aksatmadan yazmak oldukça zor.Bunu yapabilen yazarları kutlamak gerekir.Kazanacak olan kimse ödülü gerçekten hak etmiş demektir.Zaten katılım şartlarından birisi devamlılık göstermek idi.

              İK bloglarına ödül konusu açılmışken bundan yaklaşık 5 ay öncesinde HR-İK Dünyası olarak  blog yazarlarına sembolik bir ödül vereceğim demiştim ve ilk ödülümü de ‘’The HR-İK goes to-1’’ diyerek Sayın İpek Aral Kişioğlunun bloguna yani Kaynağım İnsan  sitesine vermiştim.Gerçi ikincisini kimseye vermemiştik ama bir şekilde de olsa PERYÖN’den önce davranmak beni mutlu etti J Bakalım HR-İK ödülü İpek Hanım’a şans getirecek mi ?


              Bu yarışmada yer alan bütün blog yazarlarına ve blog sayfalarına başarılar diliyorum.Hepsi birbirinden kaliteli sayfalar  ve hepsi birbirinden değerli kişiler tarafından yönetilmektedir.Bu ödülleri kimlerin alacağını çok merak ediyorum

14 Eylül 2013 Cumartesi

Blog sahibi olmak ve İK Blogları


Blog nedir ne demektir önce onu açıklayarak başlayalım.

Blog; teknik bilgi gerektirmeden kendi istedikleri şeyleri kendi istedikleri şekilde yazan insanların oluşturabildikleri günlüğe benzeyen web siteleridir.(wikipedia)

Bu  siteler ve sayfalar sayesinde insanlar tecrübelerini, bilgilerini ve düşüncelerini karşı tarafa yani okuyuculara aktarma fırsatı bulmaktadır. Blogun tanımında da olduğu gibi eskiden kullanılan günlüğün yerini blog sayfaları almıştır. Tabi bu sayfalarda günlükte yazıldığı gibi özel konular  yer almıyor ancak yine de içinizdekileri yazıya dökebilme şansı buluyorsunuz

İnternetin gelişmesiyle birlikte blog siteleri ve yazarları da çoğaldı. Çeşitli sitelerde kısa süren işlemler sonrasında kendinize ait bir sayfaya sahip olabiliyorsunuz. Bu sitelerin en çok ilgi görenleri blogger ve wordpress’tir.

Peki, blog yazarı olmak ne kazandırır?

1)  Yazdığınız yazıları takip eden kişilerle iletişim kurup yeni kişilerle tanışma fırsatı bulabilirsiniz. Böylece iletişim ağınızı genişletirsiniz.
2)   Eğer işinizle alakalı bir blog yazarıysanız adınızı duyurarak işinizde yükselme veya yeni iş şansı bulabilirsiniz
3)   Yeni mezun adaylar için işe girme aşamasında avantaj sağlar. Sosyal medyayı kullanan adaylar bir adım öne geçecektir.
4)   Sadece yeni adaylar için değil iş arayışında olan deneyimli adaylar içinde faydalı olacaktır
5)   Yazılarınızı hazırlarken yapacağınız araştırmalarda yeni bilgiler elde edeceksiniz. Kendinizi geliştirebilirsiniz.
6)   Sürekli yeni konu arayışında olacaksınız ve karşılaştığınız her bilgiden nasıl bir yazı yazabilirim düşüncesi içerisinde olacaksınız. Bu da size araştırmacı ve üretken bir kişi yapacaktır

Blog sitelerine İnsan Kaynakları açısından bakarsak son yıllarda İK ile alakalı blog yazarlarının ve sayfaların çoğaldığını görmekteyiz. Ve bu bloglar genellikle Y Kuşağı adı verilen genç nesil tarafından yazılmaktadır. Tabiki bu olaya öncülük eden deneyimli İnsan Kaynakları profesyonelleri olmasaydı bu seviyeye ulaşamayabilirdi. Bu profesyoneller arasında Sayın İpek Aral Kişioğlu, Saygı Günenç ve Cengiz Çatalkaya yer almaktadır.

 Genç neslin yazdığı bloglar arasında ise Banu Çakar-Liderlik Ruhu, Aydan Çağ-Çağın İnsan Kaynakları,Gülsün Müftügil-İK Burada, Selin Yetimoğlu, Gökhan Yılmaz,Hayati Arpacı, kendine has ismi ve üslubuyla Coco Maya De Medina ön plana çıkan blog yazarları arasında yer almaktalar. İK bloglarını takip eden kişiler de az çok bu isimleri ve bloglarını biliyorlardır.

Bu isimlere baktığınız zaman alanında başarılı olmuş kişiler ve sayfaları da oldukça nitelikli. İnsan Kaynakları adına aradığınız her türlü bilgiyi bulabiliyorsunuz.

İK Blog sayfalarında ise son yıllarda yeni bir akım  oluşmaktadır.İK Blog yazarları kendi çektikleri kısa videoları bloglarında paylaşmaktadırlar.İlk olarak Kaynağım İnsan-İpek Aral Kişioğlunun sitesinde görmüştüm kısa videoları ve oldukça nitelikli bilgiler aktarıyordu bizlere.Özellikle benim gibi kendini İşe Alım üzerinde geliştirmek isteyenler için İşe Alım konuları hakkında ve sosyal medya hakkında bilgiler yer almaktadır.Bu bilgilere Kaynağım İnsan Tv bölümüden ulaşabilirsiniz.

      Bir başka blogunda videolar paylaşan kişi de Liderlik Ruhu blogunun yazarı Banu Çakardır.Banu Çakar ise LR Video Blog adı altında videolarını bizlerle paylaşmaya başlamıştır.Önümüzdeki günlerde sitelerinde çektikleri videoları paylaşan yazarların çoğalacağını düşünüyorum.


Sonuç olarak blog yazarlığı dışarıdan kolay gibi gözükmekle birlikte içine girdiğinizde kolay olmadığını anlayabiliyorsunuz. Sadece yazı yazmakla bitmiyor. Bu yazıların düzenlemesi, sayfanın düzenlemesi ve sürekli yeni yazılar eklemeniz gerekiyor.Ve sürekli kendinizi geliştirmeniz,yenilikler katmanız gerekmektedir.

4 Eylül 2013 Çarşamba

Mülakatlarda sorulan sorular

Bir önceki yazımda mülakat görüşmesinde neler yapmanız gerektiğini paylaşmıştım. Bu yazımda ise genel olarak hangi soruların gelebileceği üzerinde durmak istiyorum.

Burada paylaştığım sorular genel olarak her mülakatta çıkabilir. Ancak bu sorunların yanında görevinizle alakalı farklı sorularda gelebilir. Her türlü soruya hazırlıklı olmalısınız

Mülakatların vazgeçilmez sorusu tabii ki ‘’Bize kendinizden bahsedebilir misiniz ‘’ sorusudur. Zaten özgeçmişimde bütün hayatım mevcut ne diye tekrar soruyorsunuz diye cevap vermeyin. Bu sorudaki amaç hem mülakata giriş yapmak hem de sizi biraz olsun rahatlatmaktır. Burada çok ayrıntıya girmeden kendinizi anlatın.

Diğer sorulara geçecek olursak mülakatlarda karşınıza çıkabilecek soruların bazıları:

1)Kendinizden bahseder misiniz?

2) Daha önceki iş deneyimlerinizden bahseder misiniz?

3) Son işinizden neden ayrıldınız?

4) İş deneyimleriniz nelerdir?

5) Firmamız hakkında ne biliyorsunuz?

6) Niçin bu firmada çalışmak istiyorsunuz?

7) Niçin bu alanda çalışmak istiyorsunuz?

8) Zayıf ve güçlü yönleriniz nelerdir?

9) Eski amirinizle konuşsak gülü ve zayıf yanlarınız hakkında ne der?

10) Bu iş için neden uygun olduğunuzu düşünüyorsunuz?

11) Sizi bu pozisyonda başarılı kılacak ne gibi özellikleriniz bulunmaktadır?

12) Sizi diğer adaylardan farklı kılan nelerdir?

13) Bize ne katabilirsiniz?

14) Firmamıza katkı sağlamanız ne kadar sürer?

15) Sizi en çok ne motive eder?

16) Bir iş ortamında sizin için en önemli hususlar nelerdir?

17) Gelecek için istek ve planlarınız nelerdir?

18)Bugüne kadar en önemli başarınız nedir?

19) Baskı altında çalıştığınız bir durumu anlatabilir misiniz?

20) Liderlik ettiğiniz bir durumu anlatabilir misiniz?

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Adayların korkulu rüyası :Mülakatlar


Okulların Haziran ayında kapanmasıyla birlikte üniversiteden mezun olan arkadaşlarımız hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye başlayacaklar. Mezuniyet sonrasında en zor süreçlerden biri olan iş arama süreciyle karşı karşıya gelecekler. Bu süreç içerisinde birçok ilana başvuracak ve bu ilanlar için mülakata çağrılacaklar. Mülakatlar özellikle yeni mezun adaylar için oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bu sıkıntılı durumu biraz olsun azaltmak ve iş arama sürecinde olan arkadaşlara yardımcı olmak amacıyla mülakatlarla alakalı bazı önemli noktaları paylaşmak istiyorum.

Mülakat öncesi;

1)Görüşmeye gitmeden önce hazırlık yapılmalı: Görüşmeye gideceğiniz şirket hakkında bilgiler toplayın. En uzaktaki bilgiye ulaşmanın bile mümkün olduğu internet ortamında görüşme yapacağınız şirketler hakkında bilgi toplamak zor olmasa gerek. Elinizin altında bunca imkân varken şirket hakkında bilgi sahibi olmamanız olumsuz bir durum yaratacaktır

2)Kıyafete dikkat edilmeli: İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır düşünceleriyle uğurlanırmış. Sizde bu söze uygun olarak başlangıçta olumlu izlenim bırakmak için giyiminize dikkat etmelisiniz. Düşüncelerinizle uğurlanmak kısmını mülakat sırasında gerçekleştirirsiniz.

3)Evden erken çıkıp görüşme yerine zamanında varılmalı: Bulunduğunuz yerin ulaşım şartlarına göre hareket ederek mümkün olduğunca erken gitmeye çalışın.Tabi erken gideceğim diye de 1 saat öncesinden görüşme yerinde olmayın.10-15 dakika öncesinde görüşme yerinde olmanız yeterlidir.

4)Özgeçmişte bulunan bilgileri gözden geçirilmeli: Özgeçmişinizde bulunan bilgileri görüşme öncesinde gözden geçirmekte fayda var. Vereceğiniz bilgiler özgeçmişinizle farklı olmamalı

5)Özgeçmişe dikkat edilmeli: Özgeçmişinize koyduğunuz fotoğraflara dikkat edin. Çoğu İK profesyoneli bu konuda oldukça dertli zira özgeçmişe uygun olmayan fotoğrafların konulduğunu belirtiyorlar. Ayrıca özgeçmişinizdeki imla ve yazım kurallarına dikkat edin.

6)Başvuru formları dikkatlice doldurulmalı: Gittiğiniz yerlerde size başvuru formunu doldurmanız istenecektir. Özgeçmişimde bütün bilgiler var tekrar neden doldurayım demeyin. Başvuru formunu eksiksiz ve doğru şekilde doldurmaya çalışın

7)Tavır ve davranışlara dikkat edilmeli: Mülakat sadece görüşmeden ibaret değildir. Şirkete girdiğiniz andan itibaren tavır ve davranışlarınız önem kazanmaktadır. Bazı İK profesyonelleri kapıdaki güvenlik görevlisinden veya asistanından tavır ve davranışlarınızla alakalı bilgiler isteyebilir.

8) Cep telefonunuz kapalı olmalı: Cep telefonunuzu kapattığınızdan ya da sessize aldığınızdan emin olun. Görüşme sırasında çalabilecek telefon hem sizin dikkatinizi dağıtır hem de olumsuz bir izlenim bırakır.

9) Çıkabilecek sorulara hazırlıklı gidilmeli: Mülakatlarda belli başlı sorular vardır. Bu sorulara hazırlık gitmeniz sizin için faydalı olacaktır (Bir sonraki yazımda klasik mülakat sorularını paylaşacağım)

Mülakat sırasında;

10)Göz teması kurulmalı: Görüşmeyi yapan kişiyle göz temasınızı kesmeyin. Tabi göz temasını kesmeyeceğim diye de görüşmeciyi rahatsız edecek şekilde bakmayın.

11)Güler yüzlü ve sıcak davranılmalı: Mülakat, adayların kendini pazarlamasıdır. Görüşme esnasında güler yüzlü olmanız  pozitif etki yapacaktır.Ortamın daha sıcak olmasını sağlayacaktır

12) Eski iş yerinizi ve eski müdürünüzü kötülemeyin: Mülakat sırasında eski işinizle alakalı sorular gelecektir. Bu sorulara eski müdürünüzü ve iş yerinizi kötüleyerek cevap vermeyin.

13) Ücret konusunu açmayın: Ücret konusunda karşı taraf konuyu açarsa taleplerinizi iletmeniz daha olumlu olacaktır

Mülakat sonrasında;

14)Mülakat bitiminde merak ettiğiniz konular için sorularınızı hazırlayın. Şirket ve pozisyonla alakalı sorularınız ilgili olduğunuzu gösterecektir.

15)İK profesyonelleri görüşme sonrasında görüşme yapan kişiye teşekkür maili gönderilmesini tavsiye ediyorlar. Bu sayede kendinizi hatırlatma fırsatı elde ediyorsunuz.



Bu önemli noktaları göz önüne alır ve uygularsanız mülakatlarda başarılı olma şansınız artabilir. Mülakatlarda karşılaşacağınız sorulara da önceden hazırlıklı olmanız gerekmektedir. Bir sonraki yazımda da mülakatlarda sorulan sorular üzerinde duracağım ve mülakatlarda genel olarak sorulan sorulardan örnekler paylaşacağım.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Hiç mülakatınızda Monopoly oynadınız mı?

İş görüşmeleri birçok insan için oldukça sıkıntılı bir durumdur.Mülakat öncesi ve sonrasında sıkıntılı günler geçirtmektedir insanlara.Ancak oyun şirketi Hasbro’da durum böyle değilmiş.18 Şubat’ta yayınlanan Hürriyet İK ekindeki habere göre oyun şirketi Hasbro’da mülakatlar adaylara çeşitli oyunlar oynatılarak gerçekleştiriyormuş.Düşünsenize binbir sıkıntıyla iş görüşmesine gidiyorsunuz ve karşınıza bir anda Monopoly oyununu çıkartıp hadi oynayın  diyorlar.

Öncelikle Hasbro şirketinin neden iş görüşmelerini çeşitli oyunlar vasıtasıyla yaptığının cevabına bakalım.

Hasbro Türkiye ve MENA Pazarlama Direktörü Arzu Çeltekoğlu,çeşitli oyunlar oynatarak adayların kişilikleri hakkında bilgi sahibi olduklarını ve bu sayede ‘’doğru işe doğru insan ‘’prensibini gerçekleştirmeye çalıştıklarını dile getirmiş.

Bu konuyla alakalı yazılara başka yerlerde de rastlamış olabilirsiniz.Bana oldukça ilginç geldiği için paylaşmak istedim.

Peki mülakatlar nasıl geçiyor ?

Mülakata katılanlar karşılarında kimi zaman oyun hamurları kimi zaman robota dönüşen arabalar Transformers’lar ya da inşaat setleriyle karşılaşıyorlarmış.Grup mülakatlarında ise Monopoly gibi kutu oyunları oynatılıyormuş.

Mülakatta yaşanan ilginç bir olay paylaşılmış.Grup mülakatlarından birinde pazarlama için başvuran adaylara yeni çıkmış bir kart oyunu verilmiş ve oynamaları istenmiş.Adaylardan biri oyunun kurallarını okuyup,kartları dağıtıp,oyunu başlatmış.Ve bu hareketi sayesinde işe alınan kişi olmuş.

Gergin bir vaziyette mülakata gidiyorsunuz ve oyun oynayarak görüşme yapıyorsunuz.Adayların birbirlerini yemek için fırsat kolladığı grup mülakatlarında çeşitli oyunlar oynayarak işe girebiliyorsunuz.Çok  sıkıntılı olan mülakat süreci için oldukça rahatlatıcı bir durum olsa gerek.Oyun sektöründe faaliyet gösteren  bir şirketin ise işe alım sürecini bu şekilde yürütmesi çok mantıklı ve akıllıca bir hareket olmuş.


Peki bu durumu başka sektörlerde görebilir miyiz acaba? Düşünsenize hastanede görev almak için bekleyen doktorlar ameliyahanelere sokuluyor ve kendilerinden ameliyatı gerçekleştirmeleri isteniyor.Ve işe alım ameliyata göre gerçekleşiyor.Tabi bu düşünce sadece espriden öteye geçmez sanırım J

11 Haziran 2013 Salı

Şirketlere Örnek Olması Gereken Mahalle Dayanışması



       Sizlerinde bildiği gibi son günlerde ülkemizde bir takım olaylar yaşanmaktadır. Başlangıcında Gezi Parkındaki ağaçları savunmak olan direniş orada gösterilen orantısız güce tepki olarak bütün yurda yayıldı ve olaylar hala devam ediyor. Protestolarını Gezi Parkında kitap okuyarak, şarkı söyleyerek göstermek isteyen vatandaşların üzerine sabaha karşı acımasızca yapılan saldırılar karşısında özellikle gençler olmak üzere herkes tepkisini göstermeye başladı ve çeşitli şehirlerde büyük olaylar yaşandı

      Bu olayların önemli bir kısmı İstanbul’da Taksim ve Beşiktaş’ta yaşandı.Daha önce kendimi tanıtırken Beşiktaş’ta yaşadığımı belirtmiştim ve kendimi burada yaşanan olayların içinde buldum.Taksim’de gösterilen orantısız güç burada da gösterilmektedir.Beşiktaş merkezi her gün gaz bombası altında kalmaktadır.Öyle ki insanlar biber gazını içine çekmeden yaşayamaz duruma getirildi.
      
       Ancak Gezi Parkında yaşanan orantısız güç genci yaşlısı, erkeği kadını, farklı siyasi görüşlere sahip ve farklı takımları tutan insanları birleştirdi. İnsanlar birbirlerine yardım eder duruma geldiler. Ön safta gençler olmak üzere herkes tepkisini ortaya koymaya çalışıyor, elinden geldiğince birbirine yardım ediyor. Gösterilerde düşen insanlar hemen yerden kaldırılıyor, yaralanan insanlar kenara çekilip tedavi edilmeye çalışılıyor. Ellerinde solüsyon bulunan gençler biber gazından gözünü açamayan arkadaşlarına yardım etmek için canla başla çalışıyorlar. Bu mücadeleye evlerinden destek veren mahalle sakinleri ise sokakta yer alan kişilere bir ihtiyacı olup olmadığını sorarak mücadeleye ortak oluyorlar. Kimileri ise apartman kapılarını açık tutarak biber gazından kaçan gençleri apartmanlarına alıyorlar. Bazı vatandaşlar ise tepkilerini tencere ve tavalara vurarak gösteriyorlar. Meydanlara inen gençler kendi çöplerini temizliyorlar, kendi kurdukları barikatları tekrar kendileri düzeltiyorlar.
      
      Gelelim bu olayların şirketlere örnek olması gereken kısmına. Tabi ki şirket çalışanları direnişe falan geçecek değil. Ancak şirketlerinin rakipleri karşısında öne geçmesi için ellerinden gelen mücadeleyi ortaya koymalılar. Burada çalışanlara büyük iş düşüyor. Başta Genel Müdür veya CEO olmak üzere her bölüm üzerine düşen görevi layıkıyla yapmaya çalışmalı ve diğer bölümle dayanışma içinde olmalı. Yere düşen yani hata yapan bölüm hemen ellerinden tutup kaldırılarak yapılan hatalar düzeltilmeli. Her çalışan öncelikle üzerine düşen görevi yerine getirmeli ve takım arkadaşlarıyla uyum içerisinde olmalıdır.



      Eylemler için zafer bu yolla geldi, şirketler içinse başarı ancak bu yolla gelir.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Merhaba İnsan Kaynakları Dünyası

Bu blogu açtığım zaman İdari İşler Sorumlusuydum ancak bu satırları İnsan kaynakları Uzmanı unvanıyla yazıyorum.

Mart ayının başlarında ‘’hrikdunyasi’’ olarak yazılarımı yayımlamaya başladığımda ilk yazımda kendimi tanıtarak  enerji şirketinde çalıştığımı belirtmiştim. O sıralarda işten ayrılma hazırlıkları ve yeni iş arayışları içerisindeydim. Tabi ki amacım İnsan Kaynakları alanıydı ve alanında bilgili bir İnsan Kaynakları çalışanı olmak için çeşitli eğitimler almaya başladım. Gerek İKÜSSÜ’nden gerekse Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul İnstitute’den almış olduğum eğitimler sayesinde İnsan Kaynakları alanında kendimi geliştirme imkânı buldum. Kendimi geliştirdikçe bu alana ilgim artarak devam etti ve iş arayışlarımı İnsan Kaynakları üzerine yoğunlaştırdım.

Yaklaşık 2-3 ay süren iş arayışımın sonucunda mutlu sona ulaştım ve faaliyet alanında önemli bir güce sahip olan  beton firmasında İnsan Kaynakları Uzmanı olarak göreve başladım. Bende sonunda İnsan Kaynakları dünyasına adımımı atmıştım. Bu dünyada öğreneceğim çok şey var.

Tekrar merhaba İnsan Kaynakları dünyası diyerek yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Kim LIP olmak istemez ki ?


Bu yazıda bütün çalışanların arzu ettiği ancak bir türlü elde edemediği bir yaşam biçiminden ve bunu gerçekleştirme şansına sahip olmuş kişiden bahsedeceğim.

Öncelikle bu LIP nedir bunun açıklamasını yapalım.LIP’in açılımı ‘’Location Independent  Person’’ olarak belirtilmiş.Yani  ''yerden bağımsız insan ''diyebiliriz.İşini belli bir yere sabit kalmadan,ofis içinde olmadan,şehirden şehre ülkeden ülkeye dolaşarak sadece ve sadece yanınızda bilgisayar taşıyarak gerçekleştirebiliyorsunuz.Herkesin istediği ancak çok az kişinin sahip olduğu bir yaşam biçimidir. Home office yani evden çalışma tarzının bile yeni yeni gündeme geldiği bir ortamda canınızın istediği yerde bulunarak çalışmak biraz ulaşılamaz bir durum olarak gözükebilir.Elinden gelse 24 saat değil 25 saat bile çalıştıracak patronlar ve müdürler olduğu sürece yerden bağımsız çalışan olmak hayalden öteye gitmeyecektir.Eğer herhangi bir şirkete bağlı çalışıyorsanız LIP olmanız oldukça zordur.

Ancak ve ancak serbest çalışma imkanına sahip iseniz yerden bağımsız insan olabilirsiniz.Ve ülkemizde bunu gerçekleştirmiş birisi var.Hatta ‘’istediğin yerde yaşa ve çalış ‘’sloganıyla elveda ofis deyip ‘’www.elvedaofis.com’’ internet sitesini açarak hayatını,yaşadıklarını bizlerle paylaşıyor.Elveda ofis diyerek ‘’Location Indepence ‘’ hayatını benimseyen kişi Özlem Yetiş.

Özlem Yetiş kendisine ait şirket vasıtasıyla şirketlere sosyal medya ve internet pazarlama alanında danışmanlık hizmetleri verdiğini belirtmiş. Her şeyin İstanbul'daki işini bırakarak kızıyla birlikte Antalya’ya yerleşmesiyle başladığını söylüyor.Antalya’da iş aramadığını aksine danışmanlık hizmeti verdiği bütün şirketlerin İstanbul’da olduğunu belirtmiş.Teknoloji sayesinde zaman odaklı değil (9-6 arası mesai) sonuç odaklı çalıştığı için nerede olduğunun hizmet verdiği şirketler için önemli olmadığını iletiyor.Danışmanlık hizmeti verdiği firmaların çoğu zaman kendisinin nerede olduğunu bilmediğini ifade ediyor.Çalışma alanının sınırsız daha doğrusu dünya ile sınırlı olduğunu söylüyor.

Böyle bir yaşam tarzını hangimiz istemeyiz.Özlem Yetiş söylediklerinde haklı olsa bile her meslek için bu şartlar uygun değil.Ve herkes bu şekilde yaşayamıyor.Özlem hanım,kendi şirketiyle hizmet verdiği için yerden bağımsız yaşam biçimini benimsemesi oldukça normal.Ama herkes bu şansa sahip değil.

Herkesin  LIP olması dileğiyle

29 Nisan 2013 Pazartesi

Trajikomik



Bu fotoğrafı internette dolaşırken gördüm.Trajikomik bir durum.Tabi bu durum Tıbbi Mümessiller için uygulanmış ancak iş hayatında bütün pozisyonlar için geçerli bir durum diyebiliriz.

Yine internette dolaşırken bu duruma benzer bir hikaye ile karşılaştım.Onuda sizlerle paylaşmak istiyorum:


Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olması için bir bekçi almaya karar verir.


Bir süre sonra düşünürler,''Peki talimatlar olmadan işini nasıl yapacak?'' Planlama birimi kurulur ve iki kişi işe alınır.

Yine bir süre sonra ''Peki işini yapıp yapmadığını nasıl kontrol edebiliriz?'' diye düşünürler ve ''İnsan Kaynakları Birimi ''kurulur.İki kişiyi bu birimi kurması için görevlendirirler.Bir tanesi kurulum çalışmalarını yürütür,diğeri ise raporlama işini gerçekleştirir.

''Peki bu çalışanların maaşları nasıl ödenecek ?'' diye tartışırlar.Sonucunda bir muhasebe şefi,bir kontrol edici kişi ve bir mutemet alınır


''Bunlardan kim sorumlu olacak ?'' diye düşünülür.Bir genel müdür ,bir genel müdür yardımcısı ve bir asistan işe alınır.


Belli bir süre geçtikten sonra ülkede kriz çıkmıştır.Bütçenin yeterli olmadığı görülür ve bazı masrafların kısılmasına karar verilir.Bu kararın sonucunda ise işten çıkarma yapılması gerekmektedir.


İşini kaybeden kişi araziye göz kulak olması istenen bekçiden başkası değildir

23 Nisan 2013 Salı

Z kuşağının bayramı kutlu olsun (23 Nisan)

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun



Aslında sıradaki yazı için başka planlarım vardı ancak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıyla alakalı bir yazı yazmamak olmazdı.Ulusal egemenliğimizi bizlere kazandıran büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını büyük şükran ve rahmetle anıyorum.



Büyük önder diğer liderlerden farklı olduğunu çocuklarımıza bayram armağan ederek göstermiştir.Biz Y kuşağından sonra gelecek olan Z kuşağının bayramını tekrar kutluyorum.Ve Z kuşağının favori çizgi kahramanı olan Pepee'nin okumuş olduğu günün anlam ve önemini bir kez daha arttıran şiirini paylaşmak istiyorum.


Büyüksün Pepee :)

22 Nisan 2013 Pazartesi

Uyuyarak para kazanmak ister misiniz?

     
         


           






             Başlığı okuduğunuzda internette dolaşan sahte ilanlardan birisi zannedebilirsiniz. '' 1 haftada İngilizce öğrenmek ister misiniz'' ya da '' 1 ayda 2 katı para kazanmak ister misiniz'' türünden ilanlara rastlıyoruz
       
            Ancak bu yazıda herhangi bir satış söz konusu değildir.Gazetelerde okumuş olduğum bir haber dikkatimi çekti ve sizlerle paylaşmak istedim.Gerçekten yattığınız yerden para kazanmanız mümkün.Belki sizlerde bu haberle karşılaşmışsınızdır.

            Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de bir otel profesyonel uykucu arıyor.Profesyonel uykucu 35 gün boyunca otelde konaklayacak ve odaları test ederek değerlendirmelerini internet günlüğünde paylaşacak.Otelin müdürü işe alınacak kişinin değerlendirmelerini internet günlüğünde kaleme alacak dinamik birisi olması gerektiğini belirtmiş.

           Bu iş için aranan şartlardan biriside işe başlayacak kişinin Fince,İngilizce ve Rusça bilmesidir.Bu 3 dili bilen aday işe girme şansına sahip olacak.

           Bu ilana şimdiye kadar 600'den fazla kişi başvurmuş.Başvuru süresi bu ayın sonunda bitecek olan iş için işe alınan kişi 17 Mayıs'ta işinin başında daha doğrusu yatağın içinde uyumaya hazır durumda olacakmış.Her ne kadar bu iş için maaş ödenip ödenmeyeceği belli olmasa da lüks bir otelde konaklamakta önemli bir fırsat olarak görülebilir.

           Halk arasında hiçbir iş yapmadan para kazananlar için ''yattığı yerden para kazanmak'' deyimi sık kullanılır.Bu sefer bu deyim bu iş için tamamıyla uymuş gibi gözüküyor.Böyle bir iş uykuyu çok sevenler için bulunmaz bir nimet olabilirdi.

          Bir sonraki yazımda İK ile alakalı hoş bir fotoğraf ve fotoğrafla bağlantılı bir fıkra paylaşacağım.Birazda İK'nın gülümseten taraflarından bahsedelim değil mi :)

           

15 Nisan 2013 Pazartesi

Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak-Ahmet Şerif İzgören



Bir önceki yazımda ‘’ Kaynağım İnsan’’ sitesi ve Sayın İpek Aral Kişioğlu hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım.İpek Hanım’ın İK’ya geçmek isteyen kişilere verdiği öneriler arasında İnsan Kaynakları ile alakalı kitaplar okunması  ve bu konuda kişilerin  kendi kütüphanelerini kurması da bulunmaktadır.Bende bu tavsiyeye uyarak iş hayatı ve İK üzerine kitaplar okumaya başladım.Bu yazımda en son okuduğum kitap olan Sayın Ahmet Şerif İzgören’e ait  ‘’ Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak’’ adlı  kitaptan bahsetmek istiyorum.
Bu kitapta T.C. Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nde yaşanan değişim ve yeniden yapılanma faaliyetleri anlatılmış.Neden değişim gerektiği ve kurumun analizinden başlanarak değişik başlıklar altında yapılan uygulamalar hakkında bilgiler veriliyor.Öncelikle teorik bilgiler verilip ardından ise GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nde ne tür uygulamaların yapıldığı anlatılmış. ’Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak’’ kitabı biraz teknik bir dille yazılmış ancak başlı başına değişim örneği verilmiş.
Bazen bilgilerin arasına espriler katılarak oyucuların sıkılması engellenmiş.Başlıklar arası geçişlerde ise çeşitli fıkralar ve hikayeler yer almaktadır.
Dünyada ilk kez kitap iade garantisi verilen bu kitap İnsan Kaynakları çalışanları ve benim gibi bu alanda çalışmak isteyen kişilerin kütüphanesinde bulunması gereken kitapların başında gelmektedir.
Önümüzdeki yazılarda İnsan Kaynakları alanıyla alakalı okumuş olduğum kitaplar hakkında bilgi vermeye devam edeceğim.
Bir sonraki yazımda uyuyarak para kazandıran bir işten bahsetmek istiyorum
HR-İK

9 Nisan 2013 Salı

The HR-İK goes to -1 (Kaynağım İnsan)



İnsan Kaynakları bölümüyle ilgilenmeye başladığım zaman internette gezinirken çeşitli İK bloglarına rastlamıştım ve birçoğunu halen takip etmekteyim. Zaman zaman buradan o blogları tanıtan yazılar veya bloglar hakkında düşüncelerimi paylaşacağım yazılarım olacak.
Bu bloglar arasında ilk takip etmeye başladığım blog halen İnsan Kaynakları ve Yönetim Danışmanlığı yapan Sayın İpek Aral Kişioğlu’na ait olan ‘’Kaynağım İnsan ‘’adlı internet sitesi olmuştur. Bu internet sitesiyle alakalı düşüncelerimi paylaşmadan önce Sayın İpek Aral Kişioğlu hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum
Sitesinden takip ettiğim kadarıyla İpek Hanım sahip olduğu bilgileri gençlere aktarmasını seven, tecrübelerini yeni kuşaklarla paylaşan bir kişiliğe sahip. Çeşitli üniversitelerde seminerler vermesi bu durumun en büyük kanıtıdır. Ben bu yönüyle kendisini usta tiyatrocu Müjdat Gezen’e benzetiyorum. İkisinin ortak noktası nedir diyecek olursanız cevabı çok basit. Her iki kişide kendi alanlarında birçok kişiye örnek olmuş ve birçok kişiyi yetiştirmiştir. Günümüzde çoğu tiyatrocu Müjdat Gezen’in eğitiminden geçmiştir. Aynı şekilde bunu İnsan Kaynakları bölümüne uyarlayacak olursak İpek Hanımın da aynı misyonu üstlenmiş olduğunu görebilirsiniz. Çeşitli seminerler ve eğitimlerle genç arkadaşların İnsan Kaynaklarını tanımasını ve bu bölümde mesleğe başlamalarını sağlamıştır. Ayrıca son yıllarda artış gösteren İnsan Kaynakları bloglarının açılmasında da büyük katkısı vardır.Yazılarında herkesi blog açmaya teşvik etmiştir ve birçok bloğun açılmasına vesile olmuştur.Aynı bu blogda olduğu gibi.Bence İK blogları adına büyük bir çığır açmıştır
Kaynağım İnsan sitesine gelirsek başlı başına İnsan Kaynakları ders kitabı diyebiliriz. İnsan Kaynakları ile alakalı her türlü konuyu bu site içerisinde bulabilmeniz mümkündür. Kaynağım İnsan sitesi, İnsan Kaynakları adına büyük bir bilgi hazinesi niteliği taşımaktadır. Ayrıca bu sitede İpek Hanım’ın hazırlamış olduğu videolarla da karşılaşabilirsiniz. Bu sayede hem yazılı hem de görsel olarak bütün bilgilere ulaşma imkânına sahip olabilirsiniz. Blogda iş ilanları da bulunmaktadır. Profesyonel kişilerin tanıtımı ve özgeçmişleri de yer almaktadır. İpek Hanım ziyaretçilerden gelen çeşitli soruları ‘’ Soru/Cevap’’ kısmında yanıtlamaktadır.
’’Kaynağım İnsan’’ sitesi 2010 yılında ‘’Altın Örümcek Web Ödülleri’’ yarışmasında Seri İlan/Kariyer/İK kategorisinde Halkın Favorisi ödülüne sahip olmuş ve başarısı tescillenmiş bir internet sitesi olarak faaliyetine devam etmektedir.
İK blogları arasında en bilgi dolusu olan  ‘’Kaynağım İnsan’’ sitesinin İnsan Kaynakları bölümünde çalışanlar ve benim gibi İnsan Kaynakları bölümünde çalışmak isteyenler tarafından devamlı takip edilmesi gereklidir.''Kaynağım İnsan'' sitesine bu adresten ulaşabilirsiniz :http://www.kaynagiminsan.com/
Son olarak‘’Kaynağım İnsan’’,hrikdünyası yani benim tarafımdan en bilgi dolu İK blog sitesi seçilmiştir
The HR-İK Award goes to ‘’ Kaynağım İnsan’’
En bilgi dolu İK blogu:Kaynağım İnsan
Çeşitli dallarda HR-İK ödülleri sahiplerini bulmaya devam edecektir J
Bir sonraki yazıda en son okuduğum kitap hakkında bilgi vermek istiyorum.Ahmet Şerif İzgören’e ait olan ‘’Geleceğin Organizasyonunu Yaratmak’’ adlı kitap hakkında bilgilere gelecek yazıda ulaşabilirsiniz

             HR-İK

2 Nisan 2013 Salı

İşe alım kararlarında sosyal medya etkili olmalı mı?


Son yıllarda sosyal medya adı altında bir çok internet sitesi(Facebook,Twitter,Linkedin ,Foursquare vb.) kurulmakta ve kısa sürede oldukça fazla kullanıcıya ulaşmaktadır.Özellikle genç arkadaşlar bu sitelere ilgi göstermektedir.Facebook  bu sitelerin başında geliyor.Facebook profilimizde her türlü yorum ve fotoğrafımızı paylaşıyoruz ve sadece listemizde  ekli olan arkadaşlarımızın göreceğini zannediyoruz.Ancak bizi takip eden gözler sadece arkadaşlarımızın gözleri değil.
Şimdi diyeceksiniz ki iş aramakla Facebook’un ne alakası var ?İş arayanlar niye Facebook profiline dikkat etsin ?Aslında son yıllarda gelişen sosyal siteler sayesinde çok alakası var.Sizi arkadaşlarınız haricinde takip eden gözler iş başvurusu yaptığınız şirketin İK Uzmanından başkasının  değildir.
Sosyal medya siteleri arttıkça İnsan Kaynakları uzmanlarının işi kolaylaşıyor.Bu tür internet sitelerin sayesinde görüşme yapacağı,işe alım kararını vereceği adayı tanıma imkanına sahip oluyorlar.Tabi sadece Facebook profiliniz değil Twitter üzerinden attığınız  twitler,Linkedin hesabınızda oluşturduğunuz bilgiler,foursquare üzerinden bulunduğunuz yerler göz altına alınmış durumda.Ve bu noktalar sizin işe girip girmemenizde önemli rol oynamaktadır.
Kendi adıma Facebook profilimin işe giriş aşamasında etkili olmasını pek uygun bulmuyorum.Ben Facebook sayfamda kendime yakın gördüğüm arkadaşlarım ile kendi düşüncelerimi paylaşıyorum.Bu düşünceler ya da fotoğraflar neden herhangi bir işe girip girmememde rol oynasın ki ! Eğer ben mülakata davet edildiysem İşe Alım Uzmanı tarafından yeterli görülmüşüm ki görüşmeye çağrılmışım.Eğer görüşme olumsuz geçtiyse sonuç olumsuz olacaktır ve işe alım olmayacaktır.Ancak görüşme olumlu geçtiyse  arkadaşlarımla paylaştığım mesajlar,çektirdiğim fotoğraflar,üye olduğum gruplar neden önemli olsun ki ? Eskiden Facebook,Twitter mı vardı ki şimdi bu sitelerden bilgi toplanıyor ?Sadece Facebook değil Twitter ve Foursquare siteleri de inceleniyor.Arkadaşlarıma attığım twitter mesajları işe alımımda neden etkili olsun?
 Daha çok iş hayatında yer alan kişilerin bulunduğu Linkedin için bu düşüncelerim geçerli değil tabiki.İşe Alım Uzmanları için gerekli olan bilgiler orada yer almaktadır.Daha önce nerelerde çalışıldığı,hangi pozisyonlarda çalışıldığı,ne gibi yetkinliklere ve yeteneklere sahip olunduğu kişinin Linkedin sayfasında yer almaktadır.Bu bilgilerle işe başvuruda verilen öz geçmiş karşılaştırılarak tutarlılık kontrol edilebilir.
İK uzmanlarıda iş arama sürecinde yer aldıklarını düşünürsek kendi Facebook,Twitter hesaplarının  incelendiğini ve ona göre karar verileceğini düşünürlerse adaylara farklı gözle bakacaklar ve işe alımda sosyal sitelerin etkili olup olmaması gerektiğine karar verecekler.
Son olarak KLOUT denen hadise var ki şimdilik ülkemizde çok yaygın olmasa bile yakın zamanda onunda işe alımda etkili olduğunu görebiliriz.Amerika’da Klout puanınızın yüksek olup olmaması oldukça önemli.Zira özgeçmişiniz parlak olsa bile klout puanınız düşükse işe girebilmek o kadar garanti gözükmüyor.Bu KLOUT denen hadiseyi başlı başına bir konu olarak paylaşabiliriz
Belki bu yazımı okuyan İK uzmanı çıkarsa çok kızacaktır ama böyle düşünüyorum.Bir önceki yazıda da adayları kızdırıp İK uzmanlarının derdini dile getirdiğimiz düşünülürse belki mazur görürler J
Bir sonraki yazımda sürekli takip ettiğim bloglardan birinden bahsedeceğim.Gerçi o blogu herkes çoktan duymuştur ama ben o blogla alakalı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

18 Mart 2013 Pazartesi

O Fotoğraf olmuş mu hiç ?



 Bu yazımda İK Uzmanlarının derdine derman olmaya çalışacağım.Adayları eleştireceğim ve onlara önerilerde bulunacağım
             İşe girmek için yapılan ilk adımlardan birisi de özgeçmiş hazırlayıp başvuruda kullanmaktır.Oldukça dikkat edilmesi ve özen gösterilmesi gerekli olan bir belgedir.Bir anlamda işe giriş anahtarınızdır.Yanlış anahtarla evinizin,işinizin kapısını açamayacağınıza göre yanlış özgeçmiş ile de işe girişin kapısını açamazsınız.Onun için özgeçmişinize çok dikkat etmelisiniz.Özgeçmişte olması gerekenler olmaması gerekenler,nasıl olmalı gibi konular ayrı bir yazı konusu.Farklı sitelerde bu konuyla alakalı bilgiler bulabilirsiniz.Ancak ben olmaması gereken tek bir noktaya değinmek istiyorum.Takip edebildiğim kadarıyla İK uzmanları da bu konudan oldukça dertli durumdalar.


Özgeçmişinde kesinlikle ve kesinlikle düğünde gelin-damada sarılırken çekilen,tatilde denize girerken çekilen.eşinle dostunla akrabanla beraber çekilmiş bir fotoğrafa yer verme !


İK Uzmanlarından böyle bir şeyi okuduğumda gerçekten çok şaşırdım.İş arayan bir aday özgeçmişine göbek atarken çekilmiş bir fotoğrafı nasıl koyabilir ki? Özgeçmişini hazırlarken nasıl hazırlanması gerektiği hakkında hiç mi araştırma yapmamış ? Geleceğine dair oldukça önemli bir belgeye nasıl bu kadar ciddiyetsiz yaklaşabilir ? Zaten İK uzmanlarıda işin başında böyle ciddiyetsiz davranan bir adayın işe girme şansının kalmadığını söylüyorlar.Özgeçmiş inceleme süresi bile dakikalarla sınırlı iken yanlış fotoğraf kullanan aday baştan eleniyor.Ondan sonra da neden geri dönüş yapılmadığından dert yanıyor.Baştan kaybettiğinden haberi yok tabi ki.


Genç arkadaş,iş arayan arkadaş baştan kaybetmemek için özgeçmişine bir bak.Vesikalık bir fotoğrafın varsa lütfen onu koyarak başvurularını öyle yap.Bir bakmışsın ki geri dönüşler başlamış.


Bir sonraki buluşmamızda bu sefer adayların yanında yer alıp İK Uzmanlarını kızdırabilirim.İşe alım ve Facebook’la alakalı bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.
HR-İK